Translate

31 Ekim 2010 Pazar

ADALET YILMAZ'I TANIYOR MUYUZ?


Bir arkadaşımın gönderdiği e-mail beni çok duygulandırdı.


E-mailde yüreği Atatürk sevgisiyle dolu, hayatı acılarla geçmiş Türkiye’nin ilk kadın hakimi Adalet Yılmaz’ın öyküsü vardı…

Okuyun siz de çok etkileneceksiniz…







Yaşlı kadın yatağından kalktı.


Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi

oda içinde yankılanıyordu.

88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle

pencereye doğru yöneldi.

Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte

baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu.

Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkı'na bakarak

yaşlı ciğerlerini sabahın ılık esintisi ile doldurdu.

Abdestini aldı, sabah namazını kıldı. Mutfağa yöneldi.

Çayla birlikte bir iki lokma bir şeyler atıştırdı.

Oturma odasına yöneldi.

Eski bir fiskos masasının yanındaki koltuğuna ilişti.

Masanın üstü çerçeveler ile doluydu.

Bir tanesine uzandı, camının üzerinde titreyen parmaklarını dolaştırdı.

Çerçevenin içindeki fotoğrafta İstiklal madalyalı kara yağız bir adamla,

makyajsız olmasına rağmen güzelliği göz alan bir kadın

birbirlerine bakarak gülümsüyorlardı.



Yaşlı kadın "Günaydın Anne, Günaydın Baba" dedi.

Usulca yerine koyduğu çerçeveye bir bakış daha attıktan sonra

başka bir çerçeveyi eline aldı. Bu siyah beyaz fotoğrafta da

subay üniformalı bir adamla bir gelin yan yana duruyorlardı

Yaşlı kadın çerçeveyi titreyen dudaklarla öptü.

"Günaydın Kocacığım" dedi.

Kadın bu çerçeveyi de bıraktıktan sonra

üçüncü ve son çerçeveye uzandı.

Artık gözlerinden yaş damlıyordu.

Fotoğraftaki biri erkek diğeri kız çocuklara bakıp

"Günaydın Evlatlarım" dedi.

Tüm çerçevelere kısaca göz atıp

"Sizleri, hepinizi çok özledim" dedi.



Gözlerinde biriken yaşları sildi.

Artık ağlamak için bile yaşlı hissediyordu kendini.

Ağır ağır doğrulduğu koltuğundan eski telefonuna doğru yöneldi.

Ağır ağır numaraları çevirdi.

Karşısına çıkan adama "Bir taksi istiyorum" dedi ve adresi verdi.

Kapısını kilitleyip, apartman merdivenlerine yöneldi.

Yıllarca çekmediği zorluk kalmamıştı ,ama şimdi bu merdivenler

hayatının en büyük engeli olmuştu.

Ağır ve dikkatli bir biçimde iniyordu.

Sabırsızlanan taksi şoförünün çaldığı korna sokağı inletiyordu.

"Patlama be adam" dedi.

Nihayet taksiye binebildi.

"Teyze hoş geldin" dedi 25-30 yaşlarındaki şoför.

Nereye gidiyoruz?"

Kadın kısa bir sessizliğin sonunda

"Tüm bir gün beni taşır mısın?" diye sordu.

"Sana 500 lira veririm."

Adam küçümser bir gülümseme ile,

"Mal sahibi benden her gün 500 lira istiyor teyze" dedi.

Kadın gülümsedi

"O zaman sana 650 lira vereceğim ne dersin?"

"Kurtarmaz ama senin güzel hatırını kırmayayım.

İlk önce nereye gideceğiz?"

"Anıtkabir'e"

"Anıtkabir'e mi?

"Evet"

"Tamam teyzeciğim"

"Yaş kaç teyzeciğim?"

"Seksen sekiz"

"Maşallah Allah uzun ömür versin teyzeciğim"

"Allah sağlıklı mutlu ömür versin oğlum"

"Haklısın teyzecim"

Taksi Anıtkabir'in kapısına gelmişti. Şoför "Teyzeciğim geldik" dedi.

Dalgın görünen kadın "Evladım burada yardımına ihtiyacım var" dedi.

"Benimle gel."

Adam şaşırmıştı. "Tabii teyze" dedi.

Kuşkulu gözlerle "Bizi buraya alırlar mı?" diye sordu.

O ana kadar dalgın ve yorgun görünen kadın, bir anda irkildi.

Gözlerinden ateş fışkırarak "Ne demek almamak?

Sen daha önce hiç gelmedin mi buraya?" dedi

"Hayır"

"Kaç yıldır Ankara'da yaşıyorsun?"

"Ben Ankaralıyım teyze. Doğma büyüme"

"Ee o zaman"

"Ne bileyim bir kez okulla gelmiştik bayramda.

Bayram olmayınca burası kapalı sanıyordum ben"

Kadın sinirli bir şekilde kafa salladı. Şoför utanmıştı.

Mozoleye çıkan mermer merdivenlere kadar konuşmadılar.

Merdivenlere geldiklerinde Şoför kuşkulu bir şekilde

"Nasıl çıkacaksın Teyze?" diye sordu.

"Her ay nasıl çıkıyorsam öyle"

"Her ay geliyor musun?"

"Evet"

Uzun bir uğraşla merdivenleri çıktılar. Mozoleye doğru ağır ağır

ilerlediler. İçerisi çok serindi. Şoför büyük bir azimle yürümeye

çalışan kadının koluna girmişti. Kadının nefes alışları sıklaşmıştı.

Nihayet mozolenin önüne geldiler. Kadın şoförün kolundan

ani bir hareketle kurtuldu. Çantasını açtı. Tek bir karanfil çıkardı.

Mozoleye doğru ilerledi. Çiçeği mozoleye koydu.

Şoför şaşkınlıkla olayı seyrederken kadının ağzından

şu sözlerin döküldüğünü fark etti.

"Hayatım boyunca sana verdiğim sözü tutmak için çalıştım"

Ağır ağır geriye çekilen kadın ellerini açıp Fatiha okumaya başladı.

Şoför kısa bir şaşkınlığın ardından ona katıldı.

Kadın bir anlık suskunluktan sonra "Hadi gidelim" dedi.

Geldiklerinden çok daha ağır bir şekilde arabaya döndüler.

Şoför kadının durumundan endişelenmeye başlamıştı.

"Yoruldun mu Teyze" dedi.

Kadın sustu. Bir süre suskunluktan sonra

"Evet hem de çok yoruldum" diye cevapladı.

"Nereye gidiyoruz?"

"Bankaya"

Şoför arabasındaki kadının herhangi biri olmadığını anlamıştı.

Bu yaşlı kadının Atatürk'e verdiği söz ne olabilirdi?

En sonunda dayanamadı.

"Teyzeciğim bir şey sorabilir miyim?"

"Sor bakalım evladım"

"Anıtkabir'de Atatürk'e bir söz verdiğinizi söylemiştiniz. O söz nedir?"

"Uzun hikaye evladım"

"Olsun be teyze anlat ne olur"

"Ben lisedeyken bizim okulumuza gelmişti Atatürk. Beni de ona

çiçek vermek için seçmişlerdi. Çiçeği verdiğimde bana ismimi sordu.

Bende "Adalet" dedim. Bunun üzerine "Ne güzel ismin varmış" dedi.

"Okulu bitirince ne olacaksın" dedi bana. Hemşire dedim.



O da "Güzel meslek ama bence sen Hakim ol ismine çok yakışır" dedi.

Ben kadından hakim olmaz ki dedim. Kaşlarını çattı,

"Sen istedikten sonra olur. Senden söz istiyorum,

hakim olacaksın" dedi ."

"Sen ne dedin peki?"

"Mustafa Kemal emretmiş ne denir? Söz verdim."



"Peki olabildin mi Adalet Teyze?"

"Evet, ben Cumhuriyetin ilk kadın hakimlerindenim."

"Vay be. Sende ne hikaye varmış Adalet Teyze"

"Herkesin bir hikayesi vardır evladım. Herkesin hikayeside


kendine göre değerlidir. Eğer insanların hikayelerini bilip


anlayabilirsen insanlara daha anlayışlı davranabilirsin"

"Haklısın Adalet Teyze. Bu banka mı gelmek istediğin"

"Evet"

"Yardım edeyim mi? Ben de geleyim mi?"

"Hayır. Sen burada bekle lütfen.Bu arada adın neydi evladım"

"Osman teyzeciğim"

"Tamam Osman. Beni 45 dakika kadar sonra buradan al, olur mu?"

"Tamam teyzeciğim"

Adalet hanım bankadan içeri girdi.

Osman öğlen saatinin geldiğini fark edip yemeğe gitti.

Yemek boyunca Adalet hanımı düşündü.

"Kim bilir neler yaşamış, neler görmüştür" diye düşündü.

Tam vaktinde bankanın önündeydi. Adalet hanım 15 dakikalık

gecikme ile geldi.

"Hoş geldin Hakim Teyze"

"Çok uzun zamandır bana Hakim denmemişti."

"Hoşuna gitmediyse söylemeyeyim?"

"Yok aksine hoşuma gitti. Sağol"

"Nereye gidiyoruz?"

"Seyranbağları’ na"

"Tabii"

"Hakim Teyze çok yer gezmişsindir sen"

"Tüm Anadolu'yu karış karış gezdik rahmetli kocamla"

"Ne iş yapardı amca?"

"Subaydı."

"Ne zaman vefat etti?"

"1952′de"

"Çok olmuş. Gençmiş"

"Kore savaşında şehit oldu."

"Allah rahmet eylesin Hakim teyze"

"Sağol"

"Seyranbağları‘ na geldik nereye gideceğiz?"

"Sağa sap. İkinci binanın önünde dur."

"Tamam. Buyur Hakim Teyze. Geleyim mi ben"

"Yok bekle burada"

Osman beklemeye başladı. Bir ara merak etti.

Binanın uzaktan görünen levhasına baktı.

"Seyranbağları Kız Yetiştirme Yurdu" yazısını okudu.

Anlam veremedi. "Bu kadın burada ne yapar ki?" diye düşündü.

Yarım saat sonra Adalet hanım göründü. Yanında orta yaşlı kibar bir

hanım vardı. Adalet hanımı arabaya ağır ağır bindirdi.

Kadın "Adalet Hanım size ne kadar teşekkür etsek azdır.

Her zaman yanımızdasınız. Kızlarda sizi çok seviyor.

Ne olur arayı çok uzatmayın. Yine gelin" dedi.

Adalet hanım, buğulu gözlerle

"İnşallah. Kızlara selamımı söyleyin. Bende onları çok seviyorum.

Onlara iyi bakın" dedi.

Araba hareket etti.

"Nereye Hakim Teyze?"

"Hemen iki sokak öteye"

Osman iki sokak ötede bu sefer başka bir binanın önüne park etti.

Bu binada da "Ankara Seyranbağları Huzurevi" yazıyordu.

"Bekle beni"

"Tabii Hakim Teyze"

Yine 1 saate yakın bir bekleyişin sonunda bu sefer etrafında

bir çok yaşlı kadın ve adamla çıkageldi Adalet Hanım.

Sarılıp öpüştükten sonra oradan ayrıldılar.

Osman dikiz aynasından Adalet Hanım'ın gözlerinden akan

yaşları fark etti.

"İyi misin Hakim Teyze"

"İyiyim Osman. Eski dostları görünce insan bir hoş oluyor"

"Nereye gidiyoruz?"

"Cebeci Asri Mezarlığına"

"Tamam"

"Teyze nerelisin sen?"

"Aydın Sökeliyim. Babam orada pamuk ekerdi. Annem ev hanımıydı.

Sonra Kurtuluş Savaşı oldu. Babam savaşa gitti. Söke işgal oldu.

Biz dağlara kaçtık annemle. Saklandık dağ köylerinde.

Savaş bitince Söke'ye döndük. Allah'a Şükür babam da sağ salim

döndü savaştan."

"Sonra ne oldu?"

"Liseye Aydın'a gönderdi babam. Orada Atatürk'le karşılaştım.

Sözümü tutmak için İstanbul'a gittim. Hukuk fakültesine girdim.

Orada rahmetli eşimle karşılaştım. O Harbiye'de okuyordu o zaman.

Mezun olunca evlendik.."

"Çocuğunuz var mı?"

"Bir kızım bir oğlum vardı."

"Neredeler şimdi?"

"Oğlum dışişlerinde çalışıyordu."

"Ne güzel"

"1978′de Fransa'da Ermeniler öldürdüler."

"Üzüldüm Hakim Teyze. Başın sağ olsun.

O da babası gibi şehit oldu yani"

"Evet. Şehit babanın şehit oğlu. Allah kimseye evlat acısı vermesin."

"Amin. Ya kızın?"

"O eşi ve çocukları ile İzmit'te yaşıyordu. Öğretmendi.

1999′da depremde hepsi vefat ettiler."



"Allah rahmet eylesin. Boş boğazlığımla üzdüm seni Hakim Teyze

kusura bakma"

"Sanki sormasan aklımdan çıkıyorlar mı evladım. Sen üzülme sağol"

"Geldik Teyze"

"Tamam evladım. Al işte paran artık gidebilirsin."

"Hakim teyze buradan nasıl döneceksin?

Ben seni bekleyeyim eve bırakayım."

"Yok beni alacaklar buradan"

"Hakim Teyze bu para fazla. Kusura bakma ben sana yalan söyledim.

Taksinin sahibi benden 350 lira bekliyor. Affet beni.

350’ yi ona veririm. Gerisi kalsın. Bende para istemem.

Bugün senden aldığım hayat dersinin parasal karşılığı yok zaten."

"Çocukların var mı?"

"İki tane ellerinden öperler."

Taksinin güneşliğinden çocuklarının resimlerini çıkarıp gösterdi.

"Adları nedir?"

"Kemal ve Ayşe"

"Oğlumun adı da Kemaldi."

Sessizliğin ardından Osman'ın elindeki parayı ittirdi Adalet Hanım..

"Onlara bir şeyler al benim için. Onları okut. Ama yalansız, dolansız,

çok çalışarak helal lokma ile büyüt ve okut. Atatürk'ün bana

yaptığı gibi içlerindeki gücü fark etmelerini sağla.

Bir de vatanını, milletini sevmelerini öğütle onlara."

Osman Adalet Hanımın ellerine sarılıp öptü. Ona iyi evlatlar

yetiştireceğine söz verdi. Adalet hanım mezarlığın kapısından

ağır ağır içeri girerken; Osman yaşlı gözlerle onu izliyordu.

Hayatının en büyük dersini kendisi küçücük, yüreği yaşadığı

acılara rağmen kocaman ve güçlü bu yaşlı kadından almıştı.

Osman arabasını mal sahibine götürmeye karar verdi.

Bu gün daha fazla çalışamazdı.

Ertesi gün Ankara'da garip bir yağmur yağıyordu. Sanki gök delinmişti.

Osman taksiyi mal sahibinden almış, durağa gelmişti.

Çay ocağının yanında duran gazeteyi aldı. İlk sayfadaki haberlere

göz gezdirdi. Siyaset doluydu gazete. Hiç anlamazdı.

Sıkılıp adli olayların yer aldığı üçüncü sayfayı açtı.

Taksiciler arkadaşları ile ilgili kötü haberleri genellikle oradan alırlardı.

Göz gezdirirken bir haber dikkatini çekti.

"Dün gece geç saatlerde Cebeci Asri mezarlığında bulunan cesedin

Cumhuriyet tarihinin ilk Kadın Hakimlerinden Adalet YILMAZ'a

ait olduğu belirlendi. Adalet YILMAZ'ın bulunduğu yerdeki

mezarların eşine ve oğluna ait olduğu belirlendi.

YILMAZ vefat ettiği gün bankadaki tüm parasını çektiği,

bu parayı ikiye bölerek Seyranbağları’ ndaki bir kız yetiştirme yurdu ile

bir huzurevine bağışladığı belirlendi.

Polis, Adalet YILMAZ'ın mezarlığa ölmek için gittiğini düşünüyor."



Osman bir anda sarsıldı. Gözyaşlarına engel olamıyordu.

Taksici arkadaşları hiçbir şey anlamadılar.

Bir daha da hiç anlatmadı Osman bu yaşadıklarını.



Herkesin tek bildiği Osman'ın bardaktan boşanırcasına

yağan yağmur altında ...



"Gökler bile sana ağlıyor…"


diyerek ağladığı



Mustafa Kemal’lerin yolu Adalet Hanımın izlediği yoldur..



Şerefle bitirilmesi gereken,

En asil görev, hayattır.

Bir lokma ekmek için,

Şerefini çiğnetmeye;

Bir anlık eğlence için,

Servetini tüketmeye;

Bir zamanlık mevkii için,

El ayak öpmeye;

Günlük menfaatler için,

Onurunu terk etmeye,

Bir kısım insanlara kızıp;

Tüm insanlara düşman

Olmaya değmez bu hayat.

(Alıntıdır)

29 Ekim 2010 Cuma

CUMHURİYET BAYRAMI


Tüm Türkiye'nin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun !





Cumhuriyetimizin 87.yılı kutlu olsun.

İYİ İNSAN



İyi insanın nasıl olması gerektiğini anlatmayı bırak,


iyi insan ol!


Marcus Elius

25 Ekim 2010 Pazartesi

SONBAHAR





Sonbahar kiminde hüznün güzelliği,kiminde güzelliğin hüznüdür.Doğanın geri çekilme zamanıdır.Sonbaharın bol ,kıpırtılı eteğinin altına...Çekilip bekleme zamanı.
Ankara en çok sonbaharda duyumsar yalnızlığını.Geçen sonbaharları mı hatırlar?
Eskiyi mi özler?

Ve gözleri hep ıslak mıdır,hafiften?

SONBAHAR SENFONİSİ






 



Sonbahar Senfonisi


Bir sonbahar günü


Yemyeşil ormanların arasında

Kaybolmuş gidiyorum meçhule

Ağaçlar kızıla boyanmış

Yapraklar sarıya..

Sonbahar senfonisi

Dudaklarımda..

Kaybolmuş gidiyorum vuslata

Ağaçlar kızıla boyanmış

Yapraklar sarıya..

EYMİR'DE SONBAHAR







Ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar..

Atila İLHAN

AYVA REÇELİ

MALZEMELER


1 kg ayva,
3 su bardağı su,
6sb. kg toz şeker,
2 çorba kaşığı limon suyu

YAPILIŞI:

Ayvaların kabuklarını soyup, kalın delikli bir rendeyle rendeleyin. Rendelenmiş ayvaları suya koyup, 5 -6 dakika kadar haşlayın. Sonra toz şekeri katın ve karıştırarak eritin. Şeker eridikten sonra, orta ateşte koyulaşıncaya kadar kaynatın .Reçel kıvamını bulduğunda, iki çorba kaşığı limon suyunu katıp, biraz karıştırın. Bir taşım kaynatıldıktan sonra tencereyi ateşten alıp, soğumaya bırakın. Sonra kuru cam kavanozlara boşaltın, soğuduğunda kavanozların kapaklarını kapatıp, serin bir yerde muhafaza edin.Afiyet olsun..

21 Ekim 2010 Perşembe

ADA

ADA


Anne sen uykudayken,

rüzgarla kırbaçlanmış,

türkü söylerken bizi kuşatan sular

ezgisini yitirmiş şarkıların sesinde

yaşarsın

çıplak ve unutulmuş ve kıraç.




Ada:

senin tepelerin ve vadilerin

zamanın geçtiğinin farkında değil.

Onlar düşlerinde kaldı

-çocuklarının düşlerinde-

esmekte olan rüzgarların

ve uçmakta olan tasasız kuşların.


Ada:

Kızıl dünya biçimlendirdi bir tepe gibi sonsuzluğu!

-taş kalpli yeryüzü-

bütün gücüyle bağlarken rüzgarları

engebeli uçurumlar önünü kesmekte tüm ufukların!

Amilcar Cabral

Çeviri: Kenan Hanok

ZAFER

***


Kendi kendini yenmek zaferlerin en güzelidir.

Kendine yenilmek ise bozgunların en kötüsü.

Aristo

*

18 Ekim 2010 Pazartesi

HANGİ BESİNİ,HANGİ İLAÇLA ALALIM?

Hangi besinleri hangi ilaçlarla almanız gerektiğini biliyor musunuz?

İşte dikkatli olmanız gereken besinler ve ilaçlar:


Yerinde, uygun dozlarda ve sürelerde kullanıldığında hayat kurtarıcı olan ilaçlar bazı durumlarda hayatımızı karartabiliyor. Yanlış gıdalarla alınan ilaçlar, etkileşim göstererek ilacın etkisini azaltabiliyor veya artırabiliyor. Hatta ölüme kadar götürebiliyor.

Özellikle antidepresanlarla birlikte tüketilen incir, bakla, lahana turşusu, tavuk veya dana ciğeri gibi besinler kan basıncını yükselterek hastanın ölümüne sebep oluyor.

Zaman’da yer alan habere göre İstanbul Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yağız Üresin, ilaç kullanırken besinlerin tüketimi konusunda çok dikkatli olunması gerektiğini söylüyor.

İlaç alımında yapılan en büyük hatalardan birisi ilaçları yanlış gıdalarla almak. Bu durumda, ilaçlar yarardan çok zarar veriyor. Ayrıca besinlerle etkileşim, ilaç kullanımının kesilmesinden sonra 2-3 hafta daha devam ediyor.

C vitamini ilacı kullanan kişi süt içmemeli

Prof. Dr. Yağız Üresin, etkileşim nedeniyle ilaçların her türlü besinle alınamayacağını belirtiyor. C vitamini ilacı kullanan kişinin, aynı anda süt ve süt ürünleri almaması gerektiğini söyleyen Yağız Üresin, bu besinlerin C vitamini emilimini engellediğini ifade ediyor. Kolesterol düşürücü ilaçlar da greyfurt suyu içilmemesi gerektiğini dile getiren Yağız Üresin, “Greyfurtta bulunan kimyasal maddeler, ilaçların bağırsakta parçalanmasını sağlayan enzimleri baskılayarak ilaçların parçalanmasını geciktirir. Bu da ilaçların kanda daha çok birikmesine sebep olur. Kan düzeyi 2-16 kat artar, bu da doza bağlı yan etki riskini artırır. Bu ilaçları kullananlar, tedavi süresince greyfurttan uzak durmalı.” diyor.



ANTİDEPRESANLARA ÇOK DİKKAT

Özellikle antidepresan ilaçlar kullanılırken besin alımında çok dikkatli olunması gerekiyor. Bu tür ilaçlarla tüketilen bazı besinler kişiyi ölüme kadar götürebiliyor. Yağız Üresin, “Eski peynir, fermente edilmemiş sosis, sucuk, incir, bakla, lahana turşusu, soya sosu, tavuk veya dana ciğeri, tiramin proteini zengin besinlerdir. Bu besinler, asla antidepresan ilaçlar kullanılırken tüketilmemelidir. Tiramin, kan basıncını ölümcül seviyeye çıkarabilir. Baş ağrısına, kusmaya hatta ölüme sebep olabilir. Ayrıca göğüs ağrısı, ense sertliği, yüksek ateş, terleme ve taşikardiye (kalbin atım sayısının 100′ün üstünde olması) de neden olabilir.” şeklinde konuştu.



Penisilin türevi ilaçları asitli besinlerle almayın

Penisilin türevi antibiyotikleri meyve suları, kafein, domates gibi asitli besinlerle kullanmayın. Asitli besinler mide asidini artırır. Bu da mide hasarına yol açar. Böylece ilacın etkisi azalmış olur.

Kalsiyum içeren yiyecek ve vitaminler (süt, yoğurt) ve demir içeren mineralleri, tetrasiklin adlı antibiyotik kullanırken tüketmeyin.

Kansızlık tedavisinde kullanılan demir ilaçları ile kalsiyum zengini süt ve süt ürünleri, pekmez, susam, fındık, fıstık, kurutulmuş meyveler, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeleri aynı anda kullanmayın. En az 2 saat sonra tüketin. Bu besinler demir emilimini engeller ve tedaviden sonuç alınamamasına sebep olur.

İdrar söktürücü diüretik ilaçların triamterene içerenleri, böbreklerden potasyum atımını bloke eder. Potasyum artışı ise düzensiz kalp atımına sebep olur. Bu nedenle triamterene içeren diüretiklerle birlikte potasyum zengini muz, kayısı, turunçgiller, patates gibi besinler tüketilmemeli.

İdrar söktürücü kalsiyum kanal blokerleri ile birlikte greyfurt suyu tüketmeyin. Greyfurt suyu ilacın vücutta dağılmasını önler ve kan düzeyini yükseltir. Böylece ilacın etkisi artar ve zehirlenmeler meydana gelir.

Ağrı kesiciler, mide rahatsızlıklarına neden olabilir. Herhangi bir besinle veya özellikle süt ile beraber bu tür ilaçları kullanabilirsiniz

15 Ekim 2010 Cuma

UN HELVASI
















MALZEMELER

2,5 su bardağından biraz fazla un

1 su bardağı şaker

1 paket margarin

1/2 çay bardağı su

arzuya göre dövülmüş ceviz ya da fındık

Yağı tencerede eritilirken (Ben teflon tencere kullanıyorum.)

diğer yanda kaseye konan şekerin üzerine yarım çay bardağı

su dökülür. (küçük bardak olmalı) Eriyen yağa un ilave edilir

ve sürekli karıştırılır. Un yağa yedirildikten sonra ceviz de ekle-

nir. Kaşıkla bastıra bastıra kavruluncaya kadar karıştırılır.

Bir süre sonra yağını kusmaya başlar. Kokusundan ve rengin-

den kızardığı anlaşılabilir. Ocak kapatılır 10-15 dakika bekletilir.

Sonra sulanan şeker karıştırılır ve kavrulmuş una eklenir ve sürek-

li karıştırılarak yedirilir

11 Ekim 2010 Pazartesi

SÜTLÜ İRMİK TATLISI





Malzemeler:

1 litre süt

1su bar.toz şeker

1 sb irmik

1 paket  vanilya

1 yemek kaşığı hindistan cevizi

1 tatlı kaşığı margarin

Servis için taze meyveler ya da dondurma


Yapılışı:

Tencereye sütü, şekeri ve irmiği ekleyip ocağı açın.

Muhallebi kıvamına gelinceye kadar orta ateşte karıştırarak pişirin.

Kaynayan tatlınızı  ocaktan almadan hemen önce, vanilyayı ve margarini ekleyerek hızlıca karıştırın.

İsteğe göre küçük kaplara ya da önceden ıslatılmış borcama dökün.(Ben küçük kare borcama döktüm)

Oda sıcaklığına gelince buzdolabına alın ve birkaç saat dinlendirin.Üzerini tarçın veya file bademle süsleyin.

Dilimleyerek servis yapın.Afiyet olsun..

SERAMİK BAHÇE MUMLUĞU






9 Ekim 2010 Cumartesi

SOYA SOSLU TAVUK





Malzemeler


4 adet kemiksiz kalça(veya göğüs) kuşbaşı doğranmış.


1 (Ajda) çaybardağı soya sosu( tuz kullanılmıyor)


1 yumurta akı

1,5-2 yk.mısır nişastası


susam


Yapılışı


Geniş bir kapta yumurta akı,nişasta,soya sosu az sıvı yağla karıştırılır.Tavuk etleri içine eklenir ve en az 4 saat bekletilir.Akşamdan hazırlanıp ertesi gün pişirilir.Ancak bekletme kabımızın kesinlikle cam (borcam vb.) olması gerekiyor.Az yağla yağlanmış
 teflon tavaya etlerimizi susama batırıp koyuyoruz (veya susamsız tüm etleri koyup üzerine susam ekiyoruz.) Tavuk etlerini çevirerek pişiriyoruz. Afiyet olsun.

7 Ekim 2010 Perşembe

GÜZELLİK


Onun güzelliğini herkes görüyorsa o bence az güzeldir.

Herkes biliyorsa o bence hiç güzel değildir.

Onun güzelliğini yalnız ben görüyorsam bu sevgidir.

Yalnız ben biliyorsam bu aşktır.

Hiç kimse görmüyorsa bu yalnızlıktır
 
ÖZDEMİR ASAF



1 Ekim 2010 Cuma

CANTIK (TATAR BÖREĞİ)


MALZEMELER

2 sb.un
yarım sb.ılık süt
1/4 yaş maya
tuz









İÇ MALZEMESİ

250gr kıyma (çiğden)
2 tane haşlanmış patates (ezilmiş)
1 soğan (rende)
maydanoz ,baharatlar
Hepsini karıştırıp bekletiyoruz.

HAZIRLANIŞI
Ilık süt içinde mayayı eritip,un ve tuzu katarak kulak memesi kıvamında bir hamur elde ediyoruz.Bekletmeden 2 adet pazı yapıp 35-40 cm çapında açıp,üzerini yağlayıp, kenara koyuyoruz.2. pazıyı da aynı büyüklükte açıp üzerini yağlayıp ilk açtığımız  üzeri yağlı hamurun üzerine seriyoruz. Her iki yufkayı beraberce sarıp rulo haline getirip 3'er parmak aralıklı 12 parçaya ayırıyoruz.Elimize aldığımız parçayı ezdirip,iç malzemesini koyup poğaça gibi kapatıp yağlanmış tepsiye diziyoruz ve 1 saat kadar tepsi mayası için bekletiyoruz.200 derecede 30 dk kadar pişiriyoruz . (Üzerine yumurta sürülmüyor)Afiyet olsun..

NOT: Bu yemek adını tepsiye dizilmekten alır.Tatarcada ''cantaymak''denir. Türkiye türkçesinde ''yan yatmak''anlamına gelir.
Esas ismi Cantık ama tava (tepsi)çiğ böreği olarak da söylüyorlarmış
 
Bir de üzerine isteyen sos hazırlayıp dökebiliyor.Üstüne dökülen sos şöyle:


- 1 çorba kaşığı sıvı yağ

- 2 yemek kaşığı yoğurt

-1 Yumurta

-1 fincan süt


Karışım üzerine dökülüp pişiriliyor.
 
Ben poğaca tarzının tarifini çok beğenerek yedim.Meryem arkadaşıma teşekkür ediyorum.Ellerine sağlık diyorum..

Kurutulmuş domatesli meze

Kurutulmuş domates ile devam edelim. Evde de sık sık yaptığımız , kolay ve lezzetli bir meze. Tarifi çok kolay.
 Kurutulmuş domatesler yumuşayana kadar sıcak su içinde bekletildikten sonra üstüne sızma zeytinyağı eklenir ve sarımsak rendelenir.Maydonozla süslenip soframızdaki  yerini alır. 
Hem lezzetli , hem sağlıklı,hem de yapımı kolay bir tarif size ..Afiyet olsun