? ..
Hayatı biriktiremezsiniz; ya her anını yaşayacaksınız,
ya da ziyan edeceksiniz.
Dümdüz bir soru size: Akşamları evde ne yapıyorsunuz?
Koltuğa uzanıp, hiç tanımadığınız Amerikalı dedektiflerle, hiç tanımadığınız Amerikalı haydutları mı kovalıyorsunuz?
Yoksa yerli dizilere kaptırıp hiç bilmediğiniz konaklarda yaşanan hayatları mı seyrediyoruz?
Kendiniz hiçbir sporu yapmazken, çoğunun sonucu önceden ayarlanmış futbol maçlarını ve dedikodularını seyrederek sporsever olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?
Dört saat televizyon seyretmenin sekiz saat çalışmak kadar beyni yorduğunu biliyor musunuz?
İki türlü hayat var:
1. Yaşanan hayat,
2. Seyredilen hayat,
Akşamlarınız televizyona kilitliyse, bilin ki,
Hayatı sadece seyrediyorsunuz!
Akşamları evde ne yapıyorsunuz?
Akşamlarınızı nasıl geçiriyorsunuz?
"Pek çoğu gibi biz de çekirdek çıtlatıp saatlerce televizyon izliyoruz" diyorsanız, durup bir düşünün lütfen;
150 yıl yaşayacağınızı veya dünyaya birkaç kez daha geleceğinize mi inanıyorsunuz?
Böyle bir şey olsaydı, şimdiki hayatımızın bir bölümünü ziyan etmek
şimdiki kadar acı sonuçlar doğurmayabilirdi belki.
Ne çare ki sadece bir hayatımız var.
Bu da maalesef, çok kısa.
Ortalama altmış yılın yirmi yılı uykuda geçiyor.
Kalan kırk yılın yirmi yılı çocukluk, eğitim, vesaire...
Son yirmi yılı da ziyan edersek, bize yaşanacak bir şey kalmaz.
Akşamlarınızı sadece televizyona veriyorsanız,
sayılı nefeslerinizden bir bölümünü çöpe atıyorsunuz demektir!
Çünkü televizyon izleyen kişi hayatta değildir, zira hiçbir şey yapmamakta, hiçbir değer üretmemekte, ülkesine bir faydası olmamaktadır; bu da bir anlamda yaşamamak sayılır.
Ne mi yapmalı?..
1. Ailece kitap okuyun, sohbet edin:
Nasıl tanıştığınızı, ilk nerede görüştüğünüzü, sıkılıp sıkılmadığınızı, nerede nasıl evlendiğinizi, nikâh şahitlerinizi, düğününüzü anlatın çocuklarınıza, onları hem dinleyin, hem de okumaya çalışın.
2. Gezin:
Gezmek için ille de bir maksat olması gerekmez, en büyük maksat hayatı paylaşmaktır. Yakınsanız deniz kenarına inin, ayaklarınızı denize sokun ve becerebiliyorsanız taş sektirme yarışına girin. Sonra da güneşin pembe gülücükler saçarak batmasını seyredin. (İnanın televizyon seyretmekten çok daha keyifli ve dinlendiricidir)
Ormanda hep birlikte yürüyün, ağaçlara isim takın, yol boyu açan çiçekleri sevin ve çocuklarınıza bunlarla sevmeyi öğretin. (Ama bilin ki hayat öğrenmek ve öğretmekten ibaret değildir. Dinlenmek, eğlenmek gibi olgular da hayatın bir parçasıdır) Çocuklarınızla ilişkilerinizde asla öğretmen tavrı takınmayın. Onlarla arkadaşlık etmek dünyanın en keyifli işidir.
3. Akraba ve komşularla ilgi bağı kurun:
Onlara ya gidin, ya da onları size davet edin. Sohbetiniz televizyonsuz olsun ki tadı çıksın. Birbirinizi gerçekten tanımaya çalışın. Bilirsiniz, "Komşu komşunun külüne muhtaçtır."
4. Sağlıklı verilere dayanarak düşünün ve çevrenizi, ailenizi, ülkenizi daha iyi hale getirmek için neler yapabileceğinizi bulun.
İnandığınız değerler doğrultusunda yazan, konuşan insanları dinleyin. En azından TV deki afyonlama dizilerinden uzak durun, yapamıyorsanız azaltın.
5. Kültürel ve sanatsal etkinliklere katılın.
(Konferans, seminer, sergi, doğru sinema ve tiyatro) Hayatınızı biraz olsun renklendirecek başka şeyler de bulabilirsiniz. Yeter ki isteyin. Bir hobi (Sizi zevkle meşgul edecek bir uğraş) edinin. Veya bir hayvanı sahiplenip hayatınıza renk ve sevgi katın.
Aile bağlarının güçlenmesi, paylaşacak şeylerin çokluğuyla mümkündür. Ne kadar çok şey paylaşırsanız aileniz o kadar güçlenecek, o kadar diri duracak ve mutlu olacaktır.
Hatıra defterine televizyon dizilerini yazamazsınız. Oraya ancak yaşadıklarınızı yazabilirsiniz. Her gün bir şeyler yaşamalı ve bunları deftere geçirerek geleceğe tarih düşürmelisiniz.
Bugün öyle bir hayat yaşayın ki, yarına da kalsın. Torunlarınıza anlatacaklarınız olsun.
Hayatı biriktiremezsiniz; ya her anını yaşayacaksınız, ya da ziyan edeceksiniz.
Akşamları ne yapıyorsunuz? .
Yaşıyor musunuz,
yoksa seyrediyor musunuz?
2011 yılında artık seyirci olmayalım,hayata katılalım.En önemlisi kendimiz için birşeyler yapalım..
Ne dersiniz?
Canım ya, iyi hoş diyorsun da, bu dediklerini bir zamanlar yapıyordum. Şimdi ise akşamları dağ başının dinginliğinde, dışarıda kar, içeride çıtır çıtır soba, anacığımla alıyoruz elişlerimizi, koltuklarımıza oturuyor tv de dizileri izliyoruz, elişleri de kendimiz için:)) Eh dağ başında yapılacak başka şey yok ki :))))
YanıtlaSilçok güzel bir yazı olmuş.. özelliklede dizi tutkunlarının bunu gözden geçirmesi gerek.. hayatta çok şey yapmak lazım.. bunlara fırsat ayırabilmekte önemli tabii..
YanıtlaSilçooookkkk çok haklı bir yaşam özeti olmuş:)))
YanıtlaSilbeklemek yerine gerçekleştirmek en güzeli.
sevgiler
Keşkelerle olmuyor. Silkinemiyorsam hiçbirşey yazmamalıyım değil mi?
YanıtlaSilBilgi yüklü paylaşımların için teşekkürler emeğine sağlık sizi takip edicem inş. banada beklerim SELAMETLE....
YanıtlaSilBanu Hanım sonuçta üretiyorsunuz,biz de o güzel işleri görüyoruz.Ellerinize sağlık.Sevgiler..
YanıtlaSilAylin hemen bir şeyler yapmak lazım değil mi?Sevgiler
YanıtlaSilSevgili örgü çantam,ömür dediğin üç gündür,o da bu gündür ,boş durmayalım ,dolu dolu yaşıyalım,sağlıklı günler diliyorum..
YanıtlaSilsarkaç, evet fazlaca keşkelere takılmamalı,önümüze bakmalıyız.Sevgiler
YanıtlaSilReyhan gelmez olur muyum ?Sevgiler..
YanıtlaSilHepsi o kadar doğru ki söyleyecek birşey yok.
YanıtlaSilçok güzel bi paylaşım olmuş teşekkürler
YanıtlaSil