Dünya Tiyatrolar Günü
Yaşadığı şehirden, bulunduğu ortamdan
kısacası yaşantısından sıkılan
bir adam, cebindeki az miktar para ile yanına hiçbir
şey almadan bulunduğu kenti
terk edip daha önce hiç bilmediği bir ülkeye gitmiş.
Oraya henüz alışmaya
çalışırken birden bir ses duymuş.
Bir çığırtkan, avazı çıktığı kadar meydanda bağırıyormuş:
- Tiyatro! Gelin! Kaçırmayın! Bu akşam Tiyatro!...
Adam hayatında hiç tiyatroya gitmemiş ve
inanılmaz derecede merak etmiş.
Biletin nereden alındığını öğrenmiş.
Bilet fiyatı cebindeki tüm para kadar
olmasına rağmen hiç tereddütsüz bileti almış.
Başlamış merakla oyunu izlemeye...
Oyun bitmiş, herkes dağılmış ve bizim meraklı
öylece kalmış, izlediği muhteşem oyun karşısında.
O sırada temizlikçi tarafından salonu boşaltmak
için ikaz almış.
Adamsa:
- Bana müdürünüzün yerini söyler misiniz?
Onunla bir şey konuşmam gerek...
demiş.
Seyrettiği oyunun etkisi ile müdür ile konuşmuş
ve ne olursa olsun, ne iş
olursa olsun buranın bir parçası olmak için
çalışmak istediğini belirtmiş.
Müdür çok şanslı olduğunu, şu sıralarda bir
temizlikçi aradığını fakat önce
onu denemesi gerektiğini ifade etmiş ve denemek
üzere aylardır el değmemiş
bir kütüphanenin temizliğini uygun bulmuş.
- İşte burayı temizle. Eğer beğenirsem seni
işe alırım... demiş ve gitmiş.
Tiyatro aşkının verdiği şevk ile temizlik
beklenenden kısa sürede bitmiş.
Müdür odayı görmeden adamın samimiyetine
inanmamış. Onu diğerleri gibi işi
savsaklayan biri sanmış. Fakat odanın
temizliğini görünce hayretler içinde
kalmış. Aylardır içeriye girilmeyen oda gıcır
gıcır oluvermiş. Müdür bu
çabuk ve becerikli adamı işe almaya karar
vermiş.
- Tamam seni işe alıyorum
- Fakat benim yatacak yerim yok.
- O zaman burada yatarsın ve işe daha erken başlarsın.
İstediği olan tiyatro tutkunu, huzurlu bir
şekilde odayı terk ederken müdür.
- Adın neydi senin buraya yazalım... demiş.
Aldığı cevap ise;
- William! William Shakespeare!... olmuş.
Bu hikaye hem insanı dehşete düşürücü hem de ilham verici. Shakespeare tiyatro yaşantısına bu şekilde başlamış. Tam kırk (40) yaşında... tiyatroyu o yıllarda tanımış ve büyük bir azimle o muhteşem oyunları yazmış.Üstelik büyük bir fedakarlık göstermiş mesleği için Meslek hayatı boyunca sadece üç saat uyuyarak yaşamını sürdürmüş. Sabah erken kalkıp oyun provasını yapıyor oyununu oynuyor ve akşam yeniden oyun yazıyor...Bu böyle sürüp gitmiş
Bu hikayeyi ilk duyduğumda yaşamım için duyduğum kaygıları bir kenara bıraktım. Anladım ki, hiçbir şey için geç değil. İnsan eğer isterse imkansız gibi görünen olayları da gerçekleştirebilir.Yeter ki yürekten istesin ve
bunun için çaba sarf etsin. Hiçbir şey için geç değil. Kırk yaşında ,hatta elli yaşında olsak da..))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Beni yorumsuz bırakmayın lütfen. Yazdığınız her yorum benim için çok değerli.